Müzik, ruhun gıdası mıdır?

Müzik, ruhun gıdası mıdır?

 

“Müzik ruhun gıdasıdır” sözü, Antik Yunan filozofu Sokrates’e aittir. Heykeltıraş bir adamın oğlu olan Sokrates, MÖ. 399 yılında açılan bir dava ile Yunanistan’a yeni tanrılar getirmeye çalışmakla suçlanmış ve ölüme mahkûm edilmiştir. Bunun üzerine kendisi de zehir içerek intihar etmiştir. Pek çok Müslümanın ağzında yalan yanlış, düşünmeden naklettiği “Müzik ruhun gıdasıdır” sözü batıl ve söylenmesi haram bir sözdür. Zira insan, ruh ve nefisten ibarettir. Felsefeciler felsefelerini İslâm inancı üzerine bina etmediklerinden, insanın nefsini hesaba katmadıklarından müziğin ruhun gıdası olduğunu iddia etmişlerdir. Hâlbuki müzik, ruhun değil, nefsin gıdasıdır. Nitekim Allah Teâlâ “… Gerçekten de nefis, hep kötülüğü telkin ve emreder. …”[1] buyurmaktadır. Sokrates’in bu yanılgısının, İslâm filozoflarından Kindi, Eflatun ve İbn Sina’yı olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Zira mezkûr İslâm filozofları musikiyle ciddi anlamda ilgilenmiş ve icra etmişlerdir. Nitekim Yakub b. İshak el- Kindî, dört telli olan ud aletine, beşinci bir tel ilave etmiştir. İyi bir icracı olarak bilinen Fârâbî ise musikiye dair üç eser kaleme almıştır. Bunlardan en bilineni ise el-Musiki’l-kebir’dir. Muhammed b. Ahmed el-Hârizmî ve Ebû’l-Vefâ el-Bûzcânî de bu konuya eğilen müelliflerdendir.[2]

İslâm’da haram kılınan şarkı ve türkünün, Müslümanların nazarında helâlleştirilmeye çalışılmasına zemin hazırlayan bu sözün, masum bir şekilde kullanılıp dile pelesenk edilmesi câiz değildir. Ayrıca Hz. Mevlâna ud vs. çalgı aletlerini çalmadığı gibi bu aletlerle sema da yapmamıştır. Bunlar ona yapılan bir iftiradır. Avrupa’da papazlar -kiliseye gelmeyenleri oraya çekebilmek için- aslında Hristiyanlıkta da haram olan müzikle ayin yapmaya başlamışlardır. Nitekim bunun benzeri bir uygulama Türkiye’de de görülmüştür. 1928’de İlahiyat Fakültesi hocaları tarafından yayımlanan ve camilere sıralar, musiki aletleri konulmasını da içeren İslâm’ı ıslah projesi uygulanmaya çalışılmıştır. Bu projeye karşı çıkan ve imza atmayan Ahmed Naim ve Ferid Kam gibi hocalar, 1933’te üniversiteden atılmışlardır.[3]

 

[1] Yûsuf, 53

[2] Nuri Özcan, “Mûsiki”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul: TDV Yayınları, 2020. 31: 257-261.

[3] Müftüoğlu, Mustafa, Yalan Söyleyen Tarih Utansın, (İstanbul: Çile Yayınları, ts.), 9: 312. https://www.academia.edu/3635985/Kamil_Miras_Cumhuriyetin_Duasini_Yapan_Adam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir