Filmlerde rol icabı nikâh yapmanın veya küfrü gerektirecek ifadeleri kullanmanın hükmü nedir?
Hanefî mezhebine göre nikâh akdi iki tarafın (gelin ve damat adaylarının) evlenme kast ve irade beyanı (icap-kabul) ile en az iki erkek veya bir erkek iki kadın şahit huzurunda meydana gelir. Dolayısıyla filmlerde rol icabı evlenenler böyle bir niyet taşımadıkları sürece gerçek bir nikah akti gerçekleşmeyecektir. Nitekim “Ameller, niyetlere göredir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır.”[1] ile “Ukudda itibar mekâsıd ve meâniyedir; elfâz ve mebâniye değildir.”[2] şeklindeki külli kaideler bu hususu işaret etmektedir. Bununla birlikte bazı araştırmacılar “Üç şey var ki ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikâh, talak ve ric‘at (boşadıktan sonra hanımını geri alma).”[3] mealindeki hadisi esas alarak böyle bir akdin hezl (şaka) sayılacağını dolayısıyla böyle bir nikahın geçerli olacağını belirtmişlerdir.
Hâlbuki hâzil (şaka yapan) bunu -her ne kadar şaka niyetiyle yapsa da- zahirde gerçekmiş gibi yaparak meseleyi hafife aldığından akdi geçerli sayılmaktadır. Fakat rol icabı nikah yapanların zahirde niyetleri hezlin aksine nikah yapmamaktır. Kaldı ki hafife alınması gibi bir durum söz konusu değildir. Bu sebeple rol icabı evlilikle şaka yollu evlilik birbirinden ayrılmaktadır. Nitekim rol icabı evlilik sırasında şahitler de bunun bir kurgu olduğu üzerine şahitlik yapmaktadırlar. Günümüz medyasının insanlar üzerindeki tesiri göz önünde bulundurulduğunda Müslümanların bu vasıtadan vareste olamayacağı aşikardır.
Dolayısıyla özellikle İslam tarihi konularında Müslümanların bilinçlendirilmesi maslahatına binaen filmlerde kâfir rollerinin canlandırılması belki zaruri olabilmektedir. Nitekim Allah Teâlâ Kur’ân’da kâfirlerin sözlerini bize nakletmektedir.[4] Fakat bu roller için öncelikli olarak gayr-i müslim oyuncuların tercih edilmesi doğru olur. Haddi zatında film sektöründe bu rol için herhangi bir sıkıntı görünmemektedir. Bu sebeple Müslüman birinin kâfir rolünü canlandırması ve küfür ifadelerini kullanması câiz olmaz. Ayrıca Müslüman yapımcıların haram-helâl çerçevesinde mahremiyet esaslarına da dikkat etmeleri özellikle erkek-kadın baş aktörlere karı-koca münasebeti adı altında haram fiilleri yaptırmaları ve oyuncuların bunu uygulamaları câiz değildir. Film sektörü ve medya her ne kadar iletişim için önemli bir araç olsa da helal yolla ve İslamî hassasiyetlere uygun olarak icra edilmelidir. Aksi halde tesiri olmayacaktır.
[1] Buhârî, “Bed’ül-vahy” 1, “İmân” 41, Müslim, “İmâret” 155.
[2] Mecelle, md.3
[3] Ebû Dâvud, “Talâk”, 9; Tirmizî, “Talâk”, 9; İbn Mâce, “Talâk”, 13.
[4] Ayrıca bkn. Karadavî, Yûsuf, Fetâvâ Mu‘âsıra, (Kahire: Dârü’l-Kalem, 2001), 3: 396.